bugün

entry'ler (98)

dgs 2014

ösym'nin resmi sitesindeki duyurusuna göre~http://www.osym.gov.tr/be...3/2014-sinav-takvimi.html~ bu yılki sınavın tarihinin değişmesi gibi bir değişiklik olmazsa 19.07.2014'te yapılacak olan sınavdır.

dokuz eylül üniversitesi hukuk fakültesi

sırf muhammet özekes için gidilesi bir üniversite. ama her şeyin bir aması var:

akademik kadroda muhammet hocamınız olmasıyla iş bitmiyor, akademik kadro olarak ankara üniversitesi, istanbul üniversitesi ve marmara'ya göre açık ara geride. verdikleri eğitim kaliteli kuşkusuz ama arada kaldım be sözlük. yazıp yerleşsem buraya, nedense içimden bir ses "burayı yazdığından dolayı pişman olacaksın" diyor. ondan marmara hukukun 2. öğretimi mi üste yazsam yoksa 9 eylülü mü üste yazsam arada kaldım. hukukçu arkadaşların özelde aydınlatmalarını bekliyorum. bir de belirteyim, dgs ile gireceğim, tercih dönemi bittimedi mi yeaaa demeyin sonra.

dreaming

insanı derin düşüncelere gark eden yngwie malmsteen şarkısı.

dgs 2013

bana hukuk fakültesini kazandırmış sınavdır. çok şükür beklediğimden de iyi bir sıralama geldi, ama beklediğimden de az net geldi. ea'da 171. kişi olarak yer alıyorum. çalıştım, başardım. darısı çalışan azim arkadaşlara.

michael jordan

hiç uzatmadan: adamın dibidir dibi!

kitap okumak

konusu ne olursa olsun yazar akıcı, sade, doğal bir dil kullanmışsa tadından yenmeyen bir eylemdir.

sözlük yazarlarının en son dinlediği şarkı

meshuggah - straws pulled at random

red orchestra 2 heroes of stalingrad

oynamayı bilmeyen, sabırsız, sadece cod, battlefield oynamışların bok attığı oyun. bu oyun kanımca son zamanların en farklı ve zevk veren gerçekçi oyunların biridir. gerçekçi derken %100 gerçekçi değil, adamların amacı simulator oyun yaratmak değil, archade unsurların yer yer olduğu ama bunu ayarında bırakarak oyuncuyu sıkmadan gerçekçilik temeline oturarak yapmaktır. bir kere savaş atmosferini şu ana dek oynadığım oyunlarla kıyasladığımda en iyisi diyebilirim, oyun ayrıntılarında gizli, öyle frag peşinde koşamıyorsunuz, ciddiye almanız gerekiyor, diyorum ya savaş çıksa savaşta napmanız gerekiyorsa işte hemen aynısını bu oyunda yapıyorsunuz. sahi savaşta dur ben 2 3 adam öldüreyim mi diyeceksiniz? hayır elbette, ya bölgeni savunacaksın ya da bölgeye saldıracaksın, ekip çalışmasıyla işi bitireceksin. bu oyun seni ekip çalışmasına zorluyor, öyle taramalı alayım aralarına dalayım yardırayım diyemiyorsunuz bu sebeple, işte bu nedenlerle ortalama oyun kültürüne sahip adamlar anlamaz, sıkıcı bulur.

evet oyunun grafik motoru müthiş değil, daha akıcı motor kullanabilirlermiş; ama bu durum, oyunun kalitesine kanımca gölge düşürmüyor... eminim ki güzel grafik motoruyla desteklenince çok daha iyi işler çıkaracak Tripwire Interactive ekibi.

ayrıca önemli bir uyarıda bulunayım: oyunu steam üzerinden satın alabilirsiniz, steam'de indirimsiz fiyatıyla 20 dolar, ama 3-4 ayda bir indirimde yapıyorlar %50 yahut %75, ondan oyunu acil oynamak gibi isteğiniz yoksa bekleyin indirimli satın alın; çünkü hâlâ oyuncu çekmeye çalışıyorlar, fazladan para vermeyin, kanımca 20 dolar fazla bu oyun için, 10-15 dolar eder en fazla...

sonuç olarka 10 üzerinden 8 verebileceğim, türk sunucularının olmamasıyla biraz yüksek pingle oynanmasına karşın gayet akabileceğiniz bir oyun, oynayın, oynatın.

sabit kanca

ismail baki'yi sempatik bulurdum, tv'deki skeçlerinden nadiren de izler, efendi adam işini de hakkıyla yapıyor falan derdim; ama şahan gibi öyle biraz ünlendikten sonra "tamaam, şimdi saçma sapan filmler çekerek insanları sömürebilirim nihaha" edasıyla uyduruk senaryola rla izleyici karşısına geçmesiyle gözümden düşmüştür, ha amacı belki şahan gibi değildir; ama ben filmi çekmesinde samimi bulmuyorum, sanat sanat içindir, para için değil!
türk halkı belki akıllanmadı ama recep ivedik gibi bir karakteri izledi, daha da böyle bir karaktere itibar gösterip de filmini izlemez. diyeceğim şudur ki sabit kanca karakterini skeçlerle yapsaydı hem tadında olurdu hem de insanlar eğlenirdi, sen tutup elde patlayacak bir senaryo ile birkaç adamakıllı sahne için film çekmeye kalkarsan insanlar umdukları gibi bir film bulmaz ve haliyle böyle milyonun çeyreği kadar izleyiciyle buluşursun. öyle sanatçı eş dosttan destek alarak recep ivedik etkisi yapacağını sanmıştı garibim ismail baki ama evdeki hesap çarşıya uymadı.

sonuç olarak recep ivedik gibi akıldan-mantıktan yoksun film güldürür bu film kolay kolay güldürmez...

kan benim damar benim

yeni nesilin nasıl yetiştiğini de gözler önüne sermiş çocuktur. tabii güldürdü falan ama ebeveynlerin nasıl çocuk yetiştirdiğini de sorgulatmıştır. eminim bu çocuk sabah akşam net başındadır ve nette dolaşan küfürlerle böylesine küfürler öğrenmiştir yoksa bir çocuk "olmayan beyninizi sikiim" gibi erişkin küfürler demez -ya da ben mi çocuk terbiyeli miyim lan?- aynı şekilde nete malzeme olacak şekilde atarlı giderli konuşmaz, terbiyeli şekilde tavrını koyar, çocuk kan vermek istemiyorsa vermeyebilir de -tabii sağlığı gereği vermek zorunda değilse- onun dışında çocukla çocuk olup zorla kan verdirmeye zorlamak asıl çocukluk olsa gerek.

leprosy

chuck dayımın gore ögelerle döşediği sözlerin olduğu son albüm diyebiliriz -bir diğeri için (bkz: scream bloody gore)- leprosy albümünden sonra ise toplumsal ve felsefi sözler üzerinden gitmiştir. şu da ilginçtir ki chuck'ın insanların baş belası olmuş cüzzam gibi bir hastalığı albüm adı seçmesi ve kapak olarak cüzzamlı bir adamı seçmesi kanımca manidardır.

bir önceki albüme göre biraz daha düzenli ve tam anlamıyla death metal tabanlıdır, sbg ise salt death metal değilse de kompleks bir albümdü, türünü belirlemek güç. chuck bu albümü kaydettiğinde 21'indeydi bu gençlik yaşlarında öfkesini, tüm karamsar yanını yansıtmıştır ki böyle bir çalışma çıkmış ortaya. konudan saptım ama, ben, bu albümü müzikal olarak değil de ruh ve samimiyetinden ötürü olarak seviyorum, hoş teknik olarak da gayet dönemine göre sağlam çalmışlardır.

ayrıca bu albümün sololarında pek başarılı işler yapmış Rick Rozz'u da unutmamak lazım, adam öyle sololar atmış ki şarkılar bu sololar olmadan bu kadar keyif vermeyebilirdi diyebilirim.

Kadrosu ise

Chuck Schuldiner: Gitar, Vokal, Söz
Rick Rozz: Gitar
Bill Andrews: Davul
Terry Butler: Bas

şeklindedir.

Ayrıca albümün adını taşıyan şarkıda geçen "rotting while they breathe - death comes slow" sözü ve leprosy kapağı baskılı bir tshirt bulmuştum bir yerde, tabii kaçırır mıyım, hemen aldım.

counter strike global offensive

her şeye rağmen old school oyuncularını kanımca tatmin etmeyi başarabilmiş oyun.

başlarda oynarken pek keyif almıyordum; hatta birkaç hafta ara verdim, alışamadım ben 1.6'ya devam edeyim en iyisi dedim, sonra bir an canım oynamak istedi, gireyim dedim, özellikle mermilerin tuhaf gitmesinden yakınıyordum, ama alışıp keleşle coşturunca "bu oyunu yavaş yavaş benimsiyorum galiba" deyip birkaç saat oynadım, memnun kaldım sonra dedim ki "adamlar yapmış hacı." oyun zorlaştırılmış her silah bir kere "silah" olmuş, 1.6'yı geçmiş source'a kadar bile pompalı falan pek kullanılan bir silah değildi, bu oyunda yakın mesafede pompalı çiçek açıyor adam kafasında öyle diyeyim...

ayrıca beyler 1.6'yı dün akşam arkadaş ortamı oldu bir yarım saat oynadık, hâlâ eskisi gibi keyif alarak oynadık, 1.6 sürümlerin en iyisidir, onu ayrı tutalım; ama cz ve source'un adı okunmamalı go'nun yanında, bu sürüm bence her şeyi ayarında yapılmış ve 1.6'dan bu yana "karakterli" bir şekilde hazırlanmış tek sürüm diyebilirim, bana hep cz olsun source olsun hep 1.6'nın grafiğinin yeni motorlar üzerinden denenmiş hali gibi gelir, bu sebeple 1.6 oynamaya devam ettim, ancak artık değişimin kaçınılmaz olmasından ve yeni bir şeylerin denenmesinin gerektiğini düşünerek 25 lira bayılarak -indirimli fiyat- tüm cs sürümlerini satın aldım ve böylece ben de cs go ailesine dahil oldum.

uzatmadan, cs go kanımca karakterli bir çalışma olmuş, bu oyunu cod ile bf ile kıyaslayan adam zaten kıyaslayacak başka oyun bilmiyordur. yahu counter strike fps oyunu ama nişangah üzerinden oynanır, gez göz arpacık şeklinde silah kullanılmadığına göre neye göre kıyaslıyorsunuz? oyun olmuş işte, oynamıyorsan lafını edip de insanları oyundan soğutmayın. buradan oynamayı düşünenlere uyarım, oyunu kendiniz oynayın, ama hemen pes etmeyin, biraz ezber bozan uygulamalar var, mesela dg tek elbette atılıyor ama eskisi gibi peş peşe 2 3 tane dg tek atılamaz diye düşünüyorum; çünkü dg, tabancalarda en uzun namlulardan biri ve ciddi anlamda geri tepiyor ki oyunda bence bunu yakalamaya çalışmışlar, bu sebeple de eskisi gibi dg tek atmak kolay değil, bu sadece şu aralar gözlemlediğim şeyler, daha neler çıkar bilmiyorum...

sonuç olarak deneyin, denettirin, pişman olmazsınız...

yazarların tc kimlik no ezber kombinasyonları

ab milyar abc milyon abc bin abc şeklinde.

dgs 2013

öncelikle bu sınav için 2 yıldır çalıştığımı belirteyim, özellikle bu sınavda 1 - 1,5 yıldır profesyonelleşme yolunda emin adımlarla ilerleyerek çalıştım, yaz tatilleri dışında -o da 1 bilemedin 2 ay sürüyordu- her gün soru en azından 90-100 soru çözdüm diyebilirim. bunları niye anlatıyorum? çünkü "fazlasıyla çalıştım." diyebilmek için...

her neyse, bu kısa tanıtımdan sonra sınavı değerlendirirsem:

evet zordu; hatta geçen senelere göre zordu, geçen seneleri geçmişim 1 yıl önceki sınav bunun yanında devede kulak kalır türdendi; ama abartıldığı kadar da yapılmayacak bir sınav değildi. hoş, en zor olan sınavlarda -türkiye geneli ihtiyaç denemeleri mesela- toplamda en çok 10 - 15 arasında boş bırakırdım yaptıklarımdan da 5 10 yanlış çıkardı bir şekilde netler 120 netin altına düşmezdi, her neyse işte bu sınav da bu türkiye geneli denemesi gibi zor oldu, 120 değil de 126-127-128 hatta 130 net alsam 3 de göbek atarım. normal denemelerde netler 140'lar 150'ler havada uçuşurken bu sınavda 130 net çıkarsam allah'a her gün şükür duası edicem.

o değil de sorular sitede yayımlanmayacakmış sanırım, bundan sonra insanlar neyi referans alıp soru hazırlayacak çok merak ediyorum. bir de madem bu kadar kaliteli sorular hazırlayacaksın ösym buna itirazım yok hatta çok da iyi oluyor, -çalışan kazanır- o zaman böyle bir elin parmağını geçmeyen yayınlar dışındaki yayınların uyduruk sorularıyla insanlar zaman kaybedeceğine sınav yapan olarak bu çalışan insanlara çıkabilecek sorular bunlar ya da çıkabilecek soruların konuları alın bu kaynaklarımızdan çalışın deyip uyduruk yayınların kitaplarını alacağına ösym'nin kendi hazırladığı kitaplardan çalıştırması gerekir. sen hem kaliteli sorular soruyorsun hem de bu kadar kişinden üstün performans bekliyorsun ama ne hikmettir ki bunca yıl bir tane hazırlık kitabı çıkartmıyorsun.

şimdi, benim isteğim mantıksız mı? hayır, sen bana bir şeyler ver ki ben de sana çözerek karşılığını vereyim. adamlar, sürpriz sorular hazırlıyor sonra da öğrenciden çözmesini bekliyor.

son olarak dgs konusunda uzman birinin yazısını sizlerle paylaşarak bir nebze su serpmiş olurum.

"Öncelikle Sınava giren tüm adaylara geçmiş olsun diyoruz.

Bu sene gerçekleşen sınav beklediğimiz şekilde, önceki yıllar DGS lerinden daha zor olmuştur.

Şu anki verileri incelediğimizde (sınavdan çıkan ve geçen seneki sınava da girmiş adayların değerlendirmesidir bu veriler) ham verilerle şunu söylemek yanlış olmayacaktır...

Ama öncelikle herkesin bilmesi gereken birkaç temel noktayı aydınlığa kavuşturalım.

Bir adayın DGS puanı hesaplanırken hangi işlemler yapılır. Bunu birçoğunuz maalesef bilmiyorsunuz.

DGS sınavında nasıl bir puan alacağınızın tek belirleyicisi netleriniz ve ÖBP niz değildir. Netleriniz Testlerin Türkiye ortalaması ve standart sapmalarıyla beraber değerlendirilerek standart puanlara dönüştürülür ve sonuçta sizin DGS yerleştirme puanlarınız:

Sayısalcı için : adayın DGS say standartpuanı*3 + Adayın DGS söz standart puanı*0,6 + Adayın ÖBPsi*0,6

EA cı için : adayın DGS say standartpuanı*1,8 + Adayın DGS söz standart puanı*1,8 + Adayın ÖBPsi*0,6

Sözelci için : adayın DGS say standartpuanı*0,6 + Adayın DGS söz standart puanı*3 + Adayın ÖBPsi*0,6

şeklinde belirlenir.

Adayın netlerinin standart puana dönüştürülme işleminde Türkiye ortalaması ve testin standart sapması ne kadar küçükse adayın elde edebileceği standart puan o kadar büyük olur.Standart sapma sınavın zorluğundan bağımsız bir veridir. Standart sapmanın küçülmesi sınava giren adayların homojenliğiyle mümkündür. Sınava giren 150 binin üzerindeki adayın homojenitesinin 2012 ile karşılaştırmasını yapacak veri elimizde bulunmadığı için bizim şu an bu sınavla geçen yılla karşılaştırdığımızda ne gibi durumlar ortaya çıkabiliri sadece sınavın zorluğu ve bunun Türkiye ortalamasına etkileri üzerinden yapacağım.

1- matematik testinde 2010 dan beri düşen Türkiye net ortalaması tarihin en düşük seviyesinde gerçekleşecek gibi gözükmekte. 2010 da 29,5… 2011’de 25… 2012’de 19,5 olan matematik test ortalaması 2013 DGS sonucunda 15 i görürse şaşırmayacağım türkiye ortalaması düşecek ve matematik testinin standart puanı. yükselecektir (yani aynı sayıdaki matematik neti 2012 ye göre daha büyük puan getirecek)

2- Türkçe testinin Türkiye ortalaması geçen yıl 40 idi( ancak bunda testteki 4 sorunun iptal edilerek her adaya doğru hanesine yazılmış olmasının etkisi de vardı).. bu sene matematiğin bunca zor algılanması bir çok adayın Türkçe testine bakma şansını azalttığı için geçen seneye göre zor algılanmazsa bile Türkçe test ortalamasının 2013 DGS de 33-35 aralığında olacağını tahmin ediyorum.

3- Buradan yapacağım değerlendirme gerekçeleriyle. şöyle olacaktır(ortalamalar dediğim aralıklarda gerçekleşirse)

a. Sayısal puan türünde geçen sene bir aday ful say ful sözel ve 80 öbp ye sahipken alabileceği maksimum puan 328,5 iken bu sene bu şekildeki bir adayın alacağı puan 335 lerin üzerine çıkacaktır. Dolayısıyla geçen yıl alınan en yüksek puan 323 iken(bu adayın ya öbp de eksiği vardı yada testlerden ful yapamamıştı) ve bunu alan say Türkiye birincisiyken bu sene 323 ü almış aday belki 20. belki 50. olabilecek. şimdi artık anlaşılır gelecektir. sayısal puan türünde ünüversite taban puanları artacak sözüm…

b. Ea ve sözel için de ortalamalar düşeceği için üniversite taban puanlarının yükseleceğini rahatlıkla söyleyeiirim.

c. Sınavın zor gelmesi ve ortalamaların böyle düşecek olmasının en temel sonuçlarından biri ÖBP nin sınav içerisindeki ağırlığının azalması yönündeki etkisidir.. ilk başa dönüp puan hesabının nasıl yapıldığını tekrar incelediğinizde ÖBP nin değişmediğini çarpanının da değişmediğini .. ancak sayısal ve sözel standart puanlarının değişken olduğunu göreceksiniz. 2009 yılında Türkiye mat ortalaması 36 türkiye sözel ortalaması 44 idi o sene bir sayısalcının alabileceği maksimum puan 293 idi . o zamanda okuldan alınabilecek en yüksek puan 80*0,6= 48 idi şimdi de 48 2009 da ÖBP nin toplam alınabilecek puandaki payı 16,4 iken 2013 DGS de 14,3 e kadar düşmekte.Bu ne demek 2009 da 2010 da bir aday düşük öbp ile çok iyi bir üniversiteye girme şansı yok iken artık 50 öbp ile bile iyi netler bırakıldığında odtü Boğaziçi itü mümkün olabilmekte. Demem o ki öbp nin ağırlığı geçen seneden az olacaktır..aöbpsi düşük adaylar için şans olmuştur.

Son olarak lütfen deneme sınavına göre az net yaptığınız için üzülmeyi bırakın ….ve sakın yapmış olduğunuz tahmini netleri dikeygecis.org taki puan hesaplama motoruna girerek istediğiniz üniversitenin geçen yılki taban puanlarına ulaşamadığınız için üzülmeyin. çünkü baktığınız ve karşılaştırdığınız şeyler elmayla armut gibi farklı şeyler.

Bizler Sonuçlar açıklandığında da tercihler de de yanınızda olup sizleri en doğru şekilde yönlendireceğiz."

yani demek istiyor ki, parayı düşünelim, enflasyon çok olunca paranın değeri nasıl ki azalıyorsa deflasyon olunca da paranın değeri nasıl artıyorsa işte sorular zorlaşınca netler de azalacağından geçen sene 145 netle girilen yere belki de 135 hatta 130 net ile girilecek, ha bir de inanılmaz bir yığılma olacak gibi de geliyor bana.

Sonuç olarak moralinizi bozmayın, ümidinizi yitirmeyin, hiç belli olmaz...

dgs 2013

Yarın 09:30 ila 12:30'da yapılacak sınav.

Deneyimli birisi olarak önerilerim:
En azından 40-45 dakika kala sınav yerinde olun, 1 saat öncesinden olmanız gerek dense de bu zamana kadar bir sorun olmadı 40 45 dakika kala geldim diye zaten kapıda yığılma oluyor. Bir de önemli uyarı, tuvalet ihtiyacınızı sınav başlayana kadar görebilirsiniz; sınav başladıktan sonra altınıza etseniz de görevli, tuvalete gitmeniz için izin vermez, çıkarsanız da artık giremiyorsunuz, ondan sınav başlayana kadar tuvalette fazlasıyla işinizi görün, suyu susamadıkça içmeyin, yudum yudum canınız çekerse için, çünkü sınav 3 saat sürecek. Neden bunları anlatıyorum? Çünkü geçen sene 2 saati aşkın süre tuvalet ihtiyacıyla yanıp tutuşarak soruları çözdüm, nasıl çözdüğümü bir ben bir de Allah biliyor...

Neyse "çalışan" azimli dostlara başarılar.

20 tl ye saç traşı olmak

sonra da saç uzattığında "niye karı gibi saç uzattın len?" diyen dallamaya "aha kol gibi tıraş parası giriyor ayda bir, ben uzatmayayım da saçı kim uzatsın?!" diye kükremeye neden olan kazık.

edit : düzenleme

sbs 2013

hayvanlar gibi dgs için hazırlanan biri olarak söylüyorum ki 8. sınıf matematikte 3 tane soru vardı ki bu sorulan sorular dgs'de bile çıkacak türden değildi. zor desen zor da değil, soruda ne demeye çalışılmış anlaşılmıyor. benim gibi adam o 3 soruyu anlayamıyorsa varın siz düşünün bu körpeciklerin bu 3 sorudan ne anlayabileceğini. hoş, 8. sınıf için sanki biraz derine girmişler analitik geometri olsun geometri olsun. insan, "lan bunu çözecek çocuk lan çocuk!" diye kızıyor bu soruyu hazırlayanlara.

(bkz: dgs öğrencisi)

sosyal medya toplumların baş belasıdır

fantastik rte demeçlerinden biridir. insanların hür ortamda bilgi paylaşmalarını, birtakım şeyleri tartışmalarını, örgütlenmelerini "baş belası" olarak gören bir başbakan, çıkıyor "ileri demokrasiden" söz ediyor. kabul ki, bazıları gerçekten bilgi kirliliğine neden olup birilerini galeyana getirmek amacıyla abartı şeyler yapıyorlar; ama bu birileri "azınlıktadır", sağduyulu bir insanın da bunlara itibar etmeyeceği açıktır, sadece bu gerekçelerle sosyal medyanın toplumların baş belasıdır sözü demokrasinden nasibini alamamış, 3. dünya ülkesi başbakanından duyabilecek türdendir. sosyal medya özgürdü, hepsini kapatın da kuzey kore'den bir farkımız kalmasın.

bu sözü dün fatih altaylı ile yaptığı röportajda söyledi.

izleyin: http://www.youtube.com/watch?v=O4nI_8ryfj4

jason statham

fast and furious 6'nın son sahneside han'ı arabadayken patlatarak dom ve tayfasının baş belası rolünde karşımıza çıkacak kişidir. o değil de türk halkı olarak bizler jason'ı ne çok bağrımıza basmışız, onu o son sahnede gördük ya o an görmeliydiniz herkes hep bir ağızdan konuşuyordu yeni seri üzerine...

edit : imlâ

fast and furious 6

ilkin söyleyeyim: film eleştirmeni değilim, tamamen izleyici olarak görüşlerimi belirtiyorum.

1- bence "olmuş" bir film. elbette eleştirilebilir yanları yok değil; ama izlerken sıkıldın mı sıkılmadın mı? sıkılmadın hatta yer yer keyif de aldıysan "olmuş" bir filmdir, gerisi fasa fisodur.
2- bu filmlerde mantık arayan güruha hele hele aksiyon filmleri gibi mantığın arka planda kaldığı filmlerde mantık arayan deyim yerindeyse ekşici entellerin eleştirilerini anlayamıyorum. insan, ne kadar entelektüel olursa olsun şiddete eğilimlidir, şiddeti sever; işte bu nedenle bu filmin hedef kitlesinde sadece kenar mahalle, apaçi, tofaşçı tayfa değil, gayet benim senin gibi kendini geliştirebilmiş insanların da gidip izleyebileceği bir filmdir.
3- birkaç sahne zorlama gibi dursa da kanımca hiç de "sırıtmamış" sahnelerdi. söz gelimi, vin diesel'in -dom- tank'tan havaya sıçrayan hatunu havada yakalama sahnesi bir o kadar zorlama olsa da burada aktörün "vin diesel" olduğunu da unutmamak gerektiğini belirteyim.
4- roman adlı zenci karakterin yaptığı espriler gülme krizine sokmasa da yer yer gülümsetmiştir, tabii bazılarının bu karakterin esprilerine gülünmesini anlayamayanları da anlamak olanaksız. yahu, nedir bu halktan soyutlanarak yaşama anlayışı? insanlar, bırakın da istediğine gülsün.
5- eski serileri izleyen biri olarak -tabii ezbere bilmiyorum, her seriyi bir iki kez izledim- serinin şu an için en iyisi gibi geliyor bana; çünkü yalnızca yarıştan ibaret değil, gayet aksiyona da göz kırpmış olmasıyla da daha bir cümbüş olmuş. ayrıca tüm oyuncuların "oyunculukları" takdire değer türdendi, eminim ki hepsi bir yerlerini incitmiştir, cidden bazılarının değil, işinin "ehli" olan oyuncuların yapabileceği türden performanslardı. işte sırf bunun için bile izlenmesini önerdiğim filmdir. sahi, sadece kıç büyüterek araba sürmüş olsalardı bende aynı etkiyi yaratabilirler miydi? sanmıyorum.

sonuç: 10 üzerinde imdbde 9 verdiğim filmdir. belki bazıları için çok cömertçe bir puanlama; ama ben bir izleyici olarak beklentimin de üzerinde bir film izledim. efektleri ise cillop gibiydi, filmde her şeye fazlasıyla emek harcanmış, kanımca en az 7 puan almalı.

bir de son dakikalarda "jason statham" sürpriziyle "daha karpuz keseceğdik" diyerek serinin henüz bitmediğine atıfta bulunulmuş oldu.